Etiketler
Albaicin, Alcazaba, Alhambra, Generalife, Granada, Nasrid dynasty, Spain, Torre
Dünya mirası listesine 1984 yılında alınan bu muhteşem güzellikteki tarihi kompleks, adını kırmızı renkli duvarlarından almış (oysa ki yapıldığı zamanlarda duvarları beyaza boyalıymış..). Çünkü Arapçada <qa’lat al-Hamra’>, “kırmızı kale” anlamına geliyor. Burası, Granada şehrinin içinden geçen Darro nehrinin batı kıyısında al-Sabika tepesi üzerinde kurulmuş. En yakın komşu bölgeleri, Albaicin ve Alcazaba.
Tepelik yerde olmasının getirdiği avantaj ile tüm Granada şehrini ve La Vega vadisini yukarıdan kontrol altında tutuyor. Kompleks surlarla çevrili ve sınırları aslında şekilsiz bir yapıya sahip.
Alhambra’ nın tarihiyle ilgili ilk bulgular, 9. yy’ da yaşayan Sawwar ben Hamdun’ u işaret ediyor. Sawwar 889 yılında Alcazaba’da bir kale inşa etmek için yer aramış, çünkü o yıllarda Cordoba halifeliğini tehdit eden iç savaşlar sürmekteymiş. Bununla başlayan yapılaşma, kısa sürede genişlemiş. Aynı dönemlerde Ziri kralları da Albaicin tepesinde yerleşip yaşamaktaymış.
Alhambra kalesi, bu yapılaşmada surların içine 9.yy’da eklenmiş ve burası şehri kontrol eden askeri bir üsse dönüşmüş. Ancak Alhambra’ nın en ihtişamlı dönemi, 13.yy’da Nasrid hanedanlığının ilk kralı Mohammed ben Al-Hamar (Muhammed 1, 1238-1273)’ ın gelip kraliyet sarayını burada 1238 yılından başlayarak kurmasından sonrasına denk gelir.
Bu dönemde önce “Watch Tower” (Torre de la Vela – gözetleme kulesi) ve “the Keep” (Torre del Homenaj) inşa edilir. Daha da önemlisi, Darro nehrinden su, kanallar yapılarak getirilir, aynı zamanda sarayın ve surların yapımına başlanır. Bu seferberliğe Muhammed 2 (1273-1302) ve Muhammed 3 (1302-1309) zamanında da devam edilir ve halka açık hamamlar ile bugün Saint Marry kilisesinin de bulunduğu alanda bir cami yapılır.
Susuz ve aynı zamanda bir tepenin üzerindeki Alhambra’ ya su getirmek apayrı bir tez konusudur ve o dönemde pek çok bilim adamının yoğun çabaları sonucu başarılmış bir projedir. Granada’dan yüksek bir noktada bulunan “Jesus del Valle” Manastırının olduğu yerde Darro nehrinden 8 km uzunluğunda bir kaskad ve kanal sistemiyle taşınan su Alhambra’ ya başarılı bir şekilde ulaştırılmış ve burası yeşile boğulmuştur. Güzergah üzerinde dağın altından geçen bir tünel ve bir de su kemeri bulunuyor. Fazla suyun taşmaması için de bir bypass kanal sistemi suyu tekrar Darro nehrine yönlendiriyor. Burayı gezerken zeminde kanallar içinde akan suya ve çeşmelere her yerde rastlamak olası.
Fakat günümüzde pek çok ziyaretçinin hayranlıkla gezdiği Alhambra’ nın asıl ihtişamlı yapılaşmasını sağlayanlar 1. Yusuf (1333-1354) ve 5. Muhammed (1354-1359 ve 1362-1391) tir. Onların döneminde Alcazaba ve saraylar geliştirilmiş, Aslanlar Sarayı ve Avlusu ve bitişik odaları eklenmiş (5. Muhammed), Adalet kapısı açılmış, kulelerin süslemeleri genişletilmiş, hamamlar, Comares Sarayı, odaları ve Sandal Holü eklenmiştir (1.Yusuf).
1487-1492 tarihleri arasında 12. Muhammed (Boabdil) tarafından yönetilen Alhambra’ nın, 2 Ocak 1492 tarihinde diğer Arap yerleşimleriyle birlikte Katolik Krallığına geçmesini takiben ise, sarayların bir bölümü yıkılarak yerine Carlos 5’ in Rönesans sarayı inşa edilmiş, “Emperors’ Chambers” ve” Queen’s Dressing Room” eklenmiş, Fransız hakimiyetinde ise kalenin bazı bölümleri yıkılmıştır. 18. Yüzyılda Alhambra ile ilgili ilk bilimsel ve planlı çalışmalar San Fernando Kraliyet Akademisi tarafından yönetilmiş.
1492-1516 yılları arasında hüküm süren Katolik Monarşi sırasında 2. Ferdinand ile eşi kraliçe İsabella’ nın emirleriyle başlatılan onarım ve değişiklikler ile Kraliyet evi ve Granada Krallığı idari merkezi inşa edilmiş.
1829 yılında Alhambra’ yı ziyaret eden Amerika’lı yazar Irwing Washington gördüklerinden çok etkilenmiş ve “ Tales of Alhambra” adlı kitabını yazmış. 1870 yılında Alhambra Milli Eser olarak tescil edilmiş.
1923-1936 yılları arasında Leopold Torres Balbas, bilimsel restorasyon teknikleri kullanarak Alhambra’ nın restorasyonunda liderlik yapmış ve özellikle Aslanlar Sarayı, Selamlık ve Partal bölümlerini bugünkü görünümüne kavuşturmuştur.
1984 yılında ise nihayet UNESCO Alhambra’yı Dünya Mirasları listesine almış…
“Nasrid Sarayı” (Palacios Nazaries)’ nın üç bağımsız bölümden meydana geliyor:” Mexuar “ (selamlık) halka yarı açık bölüm-ki burada hukuki davalar ve devlet işleri görülürdü-, “Comares Sarayı “ (Palacio de Comares) yani kralın resmi ikametgahı ve son olarak “ Palace of Lions” (aslanlar sarayı), yani harem -ki burası sarayın özel bölümüydü-. Bunlardan Comares Sarayı tamamen islami tarzda yapılmış olmasına karşılık, aslanlar sarayının mimarisinde, 5. Muhammed’in muhatabı ve iyi dostu Kastil kralı 1. Pedro nedeniyle Hristiyan etkilerin de olduğu görülmekte. Comares 1.Yusuf ‘un düşmanlarına göz dağı vermek için yaptırdığı ve bittiğinde gurur duyduğu bir mühendislik harikası. İçinde bulunan ve Yusuf ‘un yabancı ülke elçilerini ağırladığı “Elçiler Salonu” gerçekten büyülü bir havaya sahip. Tavanında ahşap ile oluşturulan kaplama süslemelere bakarken adeta uzayı izliyor hissine kapılıyorsunuz.
Aslanlar sarayının avlusunda ağızlarından su fışkırtan on iki aslan figürü var ki bu yüzden buraya aslanlar sarayı deniyor. 5. Muhammed’ in emriyle inşa edilen sarayın avlusu dikdörtgen tarzında ve etrafında 124 adet beyaz mermer kolonun desteğiyle ayakta duran revaklı bir galeri var. Bu yapının üst katında sultan eşleri yaşarmış. Daha doğrusu sultanın üç eşi burada, gözde eşi ise muhtemelen “Torre de la Cautiva” da yaşarmış. Granada’ da “Zoraya” olarak bilinen İsabel de Solis de, Muley Hacen’ in gözde eşi olarak daha sonra burada yaşamış. Avlunun ortası eskiden bahçeyken, oluşan rutubet problemini ortadan kaldırmak için beyaz mermerle kaplanmış.
Alhambra’da toplam 13 adet kule var. 1812 yılında Napoleon tüm Alhambra’ nın havaya uçurulmasını emretmiş fakat yorgun Fransız askerleri bombaların bazılarını ateşleyemeyince bu tarihi miras bugünlere kadar kalabilmiş…1821 deki depremde ise bazı yapılar yıkılmış.
Alhambra’ yı yılda yaklaşık iki milyon turist ziyaret ediyor.
Alhambra’ nın girişinde bir bilet satış kompleksi var ve yılın her günü bunun önünde kuyruk eksik olmuyor. Önceden internet üzerinden ya da başka yollarla bilet almış olanlar, kapıdaki görevliler tarafından gişeye yönlendiriliyor, diğerleri ise sıraları gelince ve kaldıysa gün içindeki ziyaretler için bilet alıp isterlerse gezi sırasında bilgi alabilecekleri kulaklıkları da ücret ödeyerek alıp saatleri geldiyse içeriye alınıyorlar.
İçeriye girdikten sonra aldığınız bilet Nasrid Sarayını da kapsıyor ise önce diğer alanları (Alcazaba, Generalife) gezip sonra saray önündeki ikinci kuyruğa giriyor ve içeriye alınmayı bekliyorsunuz. Bu noktadan sonraki gezi yaklaşık 2-2,5 saat sürüyor ve çıkışta yine tesis kapanana kadar içeride açık alanlarda gezmeye devam edebiliyorsunuz.
Nasrid Sarayı çok özel olduğu için günde iki dönem ziyaretçi kabul ediyorlar, dönemsel olarak akşamları da ziyaret var ama saray hariç. Alhambra’ ya otomobil ile geldiyseniz girmeden önce geniş otopark alanları var ve ücretli.
Kompleksi gezerken insan tarihin büyüsüne kapılıyor. Roma, Arap ve Hristiyan kültürlerinin hemen hepsinden izler taşıyan eşi bulunmaz bir hazineyi ellerinizle karıştırıyor gibi oluyorsunuz. Tarihte yaşadığı tüm olumsuz gelişmelere karşın günümüze kadar oldukça iyi korunmuş ve başarıyla restore edilmiş. Granada şehri ile birlikte bir gününüzü dolu dolu alacak bir ziyaret noktası. Granada’ da kalma şansınız varsa daha da iyi…
Alhambra’ yı gezerken fotoğraf makinesinin deklanşörü hiç durmamacasına çalışıyor. Çektiğim yüzlerce fotoğraf içerisinden özenle seçtiklerimden bir gösteri hazırladım sizin için. Bir de İspanyol Gitarı müziği seçtim bu gösteriye eşlik etsin diye. Şimdi sizi aşağıdaki linke tıklayıp arkanıza yaslanmaya ve bu gösteriyle dinletiyi izlemeye davet ediyorum…