Etiketler

, , , , , , , , , , ,

Uzun süren ve kaçınılmaz bir ayrılık döneminin ardından, sonbahar ile birlikte yuvamıza dönüp bloğuma kaldığım yerden devam ediyorum. Açılışı, çok sevdiğim kentlerden birisiyle, Londra ile yapıyorum. Geçtiğimiz Eylül ayının sonlarında tekrar ziyaret ettiğim başkentin bu kez farklı mekanlarını tanıtmaya çalışacağım.

Piccadily Circus

Piccadily Circus

BURLINGTON HOUSE
Ziyaretimin ilk gününde Piccadily’ de ana caddede yürürken geniş arklı bir giriş kapısı dikkatimi çekti. Kapıdan girip arkasındaki büyük avluya ulaştığımda bir tanıtma yazısı karşıladı beni. Okuyup mercek altına aldığımda ulaştığım derinlik inanılmaz. İşte bazı ipuçları:
Piccadily’ de bulunan “Burlington House”, 1664 yılından kalma ve büyük restorasyondan sonra günümüze dek yaşayabilen tek malikane. 1854 yılında İngiliz Hükümeti tarafından satın alınan yapı, bugünkü formuna 1873 yılında kavuşmuş. Bina kompleksini günümüze kadar kullanan Sivil Toplum Kuruluşları ise;

Burlington House

Burlington House

-1707 yılında kurulan Londra Antikacılar Derneği, İngiltere ve İrlanda’ nın kültürel mirasını koruyan en eski sosyetesi . Aynı zamanda da malzemelerin tarihi konusunda akademik çalışma yapanlar için önemli bir kütüphaneye ve müzeye sahip. Üyeleri arasında dünyanın ünlü arkeolojistleri var.
-1768 yılında Kral 3. George himayesinde kurulan ilk resmi sanatçılar topluluğu olarak bilinen Kraliyet Sanatlar Akademisi. Temel amacı “Tasarım Sanatları” nın sergi, eğitim ve yarışmalar yardımıyla gelişimini sağlamak olan akademi, bir sanat okulunu, İngiliz sanatları kolleksiyonunu ve en eski ince sanatlar kitaplığını bünyesinde barındırıyor.
-1820 yılında kurulan Kraliyet Uzay bilimleri Derneği. Dünyanın en eski milli Uzay Bilimleri Derneği olan bu kurum, esas olarak Astronomi, Güneş Sistemleri, ve ilgili diğer bilim dallarında İngiltere’ yi hem milli ölçekte hem de uluslararası arenada temsil ve teşvik etmekte.
-1841 yılında kurulan Kraliyet Kimya Derneği, yayınladığı dergiler, kitaplar ve düzenlediği konferanslar yardımıyla insan yaşamının kalitesini arttırmaya ve temiz sürdürülebilir bir çevre yaratmaya çalışmakta.
-1788 yılında ünlü İsveç’li doğa bilimcisi Linnean adına kurulan “Londra Linnean Derneği”, biyoloji biliminin tüm dallarında yapılabilecek çalışmaları teşvik etmek için toplantılar düzenliyor, web sayfası işletiyor ve yayınları var. Bünyesinde de bilimsel bir koleksiyon ve uzman kütüphanesi bulunuyor.
-1807 yılında kurulan Londra Jeoloji Derneği, dünyadakilerin en eskisi ve Avrupa’ dakilerin en büyüğü. Başlangıçta dünyanın mineral yapısının araştırılması amacıyla kurulmuş, şimdilerde bilimsel toplantılar yoluyla ve bünyesindeki 300,000 kalemlik kütüphanesi ve 40,000 parça yer haritasıyla konunun gelişmesine katkı sağlıyor.
Özet olarak söyleyebilirim ki, gelişmiş ülkelerde Sivil Toplum Kuruluşları (STK), yaptıkları çalışmalarla hem halkın ilgisini çekiyor, hem de hükümetlerden ve İngiltere gibi monarşinin giderek azalsa da hala etkin olduğu ülkelerde Kraliyet Hazinesinden önemli destek sağlıyor. Aldığı bu destekle de daha etkin çalışmaların altına imza atıp insanlığa daha çok hizmet sunuyor. Zaten “gelişmişlik” ölçütünün önemli kriterlerinden biri de bu değil mi?…

BOROUGH MARKET
Londra’ nın gıda marketi, tarihte 11. Yüzyılda gıda tüccarlarının Londra Köprüsü civarını mesken edinmesiyle ortaya çıkmış ve 13. Yüzyılda bugün bulunduğu alana, yani köprünün güney yakasında bulunan “Borough high Street” deki alana taşınmış. 1755 yılında pazarın Parlamento tarafından kapatılmasından sonra Southwark halkı 7,000 Sterling toplayıp, bugünkü pazarın ortasında bulunan ve “Triangle” adıyla bilinen bir araziyi satın almışlar ve 1756 yılında pazarı tekrar açmışlar. O gün bugündür de 100 kadar tüccar, dükkanlarında en kaliteli ve lezzetli gıda ürünlerini halka ulaştırmak için çalışıyorlar.

Borough Market

Borough Market

Pazartesi ve salı günleri 10.00-17.00 arası sadece yemek yemek için açık olan pazardaki tüm dükkanlar çarşamba, perşembe günleri aynı saat aralığında, cuma günü 10.00-18.00 arası, cumartesi günü ise 08.00-17.00 arası açık. Pazar günü ise Borough Market tamamen kapalı.
Özellikle öğlen saatlerinde iğne atsanız yere düşmeyecek kadar kalabalık olan markette kurulan seyyar tezgahlarda veya civardaki barlarda çok ucuza tıka basa lezzetli ve her türden ürünler yemeniz ve içmeniz mümkün. Hemen her ülkeyi temsil eden dükkanlarda ise, ülkelere has ürünler tanıtılıp satılıyor. Ülkemizi de temsil eden bir dükkan mevcut.

Türkiye Pavyonu

Türkiye Pavyonu

TOWER OF LONDON
Dilimizdeki adıyla Londra Kalesi, 1080’ lerin başında Normandy Dükü ve İngiltere’nin Norman Kralı William tarafından yaptırılmış. İnşaatında Norman’lar çalışmış ve taşların çoğu Normandia’dan getirilmiş. 1100 yılında “White Tower” yani beyaz kule bitirilmiş. Kalenin başlangıçta yapılma amacı tamamen savunmaymış, fakat ilk mahkum aynı yılda burada hapis yatmış (Ranulf Flambard).
Aslan Yürekli Richard (1189-99) zamanında kale iki katı büyüklüğe ulaşmış. Kral John zamanında kalede aslanlar beslenmeye başlamış. Kral 3. Henry zamanında ise, Thames nehri tarafına, Kraliyet ailesinin kalması için iki kule eklenmiş. 1238 yılında ise, kaleyi daha da güçlendirmek için dokuz yeni kule daha inşa edilmiş. Kral 1. Edward zamanında (1272-1307) daha da güçlendirilen kale, resmi evrakın ve mücevherlerin saklanması amacıyla da kullanılmış.

"Poppy" lerden oluşturulan kan nehri

“Poppy” lerden oluşturulan kan nehri

14. yüzyılda 3. Edward zamanında yenilgiye uğrayıp tutsak düşen Fransa ve İskoçya Kralları kalede tutulmuşlar. 15. Yüzyılda Lancaster ve York eyaletleri arasında yaşanan “Wars of Roses” çatışmalarında kale, kazananlar için adeta bir gösteri merkezi, kaybedenler için ise hapishane ve idam sahnesi haline gelmiş.
1530 sonrası Kral 8. Henry, Kraliyet hanedanlığının yeni misyonu olan İngiltere Protestan Kilisesi’nin desteklenmesi politikasını benimsemiş ve dolayısıyla eski Roma ile ilişkilerin bozulmasına yol açan bir dizi idam kararına imza atmış. Kraliçe 1. Mary, Lady Jane ve 1. Elizabeth zamanlarında ise tam tersi bir politikayla bu defa protestanlar kalede kıyıma uğramış.
Kral 1. Charles 1649 yılında Kraliyet ile Parlamento arasında yedi yıl süren savaşların ardından kaybedip kalede idam edildikten sonra kale, daha çok askeri amaçlarla kullanılmaya başlamış. 19. Yüzyılda yapılan yenileştirme çalışmalarıyla da kale bugünkü görünümüne kavuşmuş.

Kan nehrinin güney ucu

Kan nehrinin güney ucu

Bugünlerde ise kalenin dışındaki eski savunma kanalında hummalı bir çalışma var. Pek çok gönüllü, 888,246 adet seramik kırmızı çiçeği (poppy) tek tek monte ederek, her biri 1. Dünya savaşında ölen İngiliz askerini temsil eden çiçeklerden adeta bir kan nehri görüntüsü yaratmaya çalışıyor. Aslında ortaçağda pek çok idama sahne olan kalenin bu devrini de anımsatması bakımından biraz da ironik bir çalışma gibi geldi bana…
The SHARD
Avrupa’ nın en yüksek binası. Kelime anlamı “kırık cam parçası” olan ismi, görüntüsüne de yansımış. Bana sorarsanız mimari olarak onaylamadığım bir yapı. Aslında pek çok bakımdan onaylamadığım bir tarz. Ama bir defa da olsa tepesine çıkıp gün batımı Londra’yı tepeden izlemek hoş…

The Shard

The Shard

ROYAL FESTIVAL HALL
Sanatın değişik dallarının icra edildiği bir kompleks. Southbank yani nehrin güney yakası üzerinde bulunan ve London Eye’ a yakın bir kültür merkezi. 1951 yılında hizmete girmiş ve 2,500 koltuk kapasitesine sahip. Ben bu salonda “Cole Porter Classics” adlı performansı seyrettim. Savaş yıllarının ünlü ABD’ li bestecisi ve söz yazarı, Broadway’ in yakışıklı dehasının pek çok bestesi çalındı, söylendi, tavsiye ederim…

Royal Festival Hall

Royal Festival Hall

The MONUMENT
Londra Köprüsü’nden kuzey yönünde geçip karşı yakaya ulaştığınızda caddeyi bitirip sağa dönerseniz hemen karşınıza çıkan 60 metre yüksekliğindeki kolon, ünlü mimar Sir Christopher Wren tarafından tasarlanmış ve 1666 büyük Londra yangınında ölenlerin anısına buraya dikilmiş. Tepesine çıkılabiliyor ve manzara müthiş…

The Monument

The Monument

PRINCE OF WALES THEATRE
Piccadily’ deki pek çok tiyatrodan sadece birisi. Benim ziyaretim sırasında ve eminim uzun bir süredir “Book of Mormon” adlı müzikal oyun sahneleniyordu. Joseph Smith tarafından 1830 yılında ilk kez yayınlanan ve aynı adı taşıyan kitaptan esinlenerek sahneye konulmuş. ABD’ nde Broadway’ de de sahnelenen oyunda Joseph, onyedi yaşındayken kendisine “Moroni” isimli bir melek göründüğünü ve antik çağda peygamberler tarafından altın bir tabaka üzerine kazınmış yazıtların, New York yakınlarında bir tepede gömülü olduğunu söylediğini anlatır.

Prince Wales Theatre

Prince of Wales Theatre

Joseph daha sonra plakaları bulduğunu ve sırasıyla İngilizceye tercüme ettiğini söyler. Kimilerine göre Joseph’ in uydurduğu bir hikaye olmakla birlikte, kitabın gerçek ve doğru bir tarihi kayıt olduğuna inanan dini zümreler de var. Ne olursa olsun, bu kitap bazı doktrinleri ve pek çok güncel konuda felsefi öğretileri içeren bir eser. Sahneye konuluş tarzı ise ayrı bir hikaye. Bu hikayeyi burada anlatmayacağım, çünkü oyun izlendiğinde çok farklı yorumlar yapılabilir. Ben oyunu hem çok eğlenceli, hem de inançlar konusunda çok cesurca ve komedi tarzında iğnelemeler yapan bir düzenleme olarak algıladım. Herkese de tavsiye ediyorum.
Ağız Tadı
Son olarak şehirde değişen yemek yeme alışkanlıklarının bir sonucu olarak ortaya çıkan yeni trendlere bir örnek vermek istiyorum. İngilizler artık uzun süren yemekler yerine basit, kaliteli ama ucuz kısa yemekleri tercih eder olmuşlar. Bu talebe uyan bir lokanta da Soho’ da iki yerde açılmış. Adı “FLAT IRON”. Benim gittiğim üç katlı, herbir katında en fazla beş, altı masa olan ve öğlen-akşam iş çıkışı saatlerinde rezervasyonsuz gidilemeyen bir yer. Sunduğu menü ise tek bir çeşit et yemeğinden (Steak) ve yanında verilen üç-beş çeşit garnitür ve sostan ibaret. Fakat gerçekten hem lezzetli, hem kaliteli hem de görece ucuz. İlgilenenler için adresleri:
9 Denmark Street, Soho WC2H 8 LS London.
17 Beak Street, W1F 9RW London

Lokantanın menüsü

Lokantanın tanıtımı