Etiketler

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

29 Mart 2007 Perşembe

Geceyarısını 3 saat geçe kalkıp Atatürk Havalimanı’ na doğru yola çıkıyoruz. Uçağımız 06.05′ te kalkıp bizi önce Frankfurt‘ a götürecek. Bu gezimizde Amerika’ nın batı yakasını keşfedeceğiz. 07.35′ te Frankfurt’a inip ABD yolcuları için ayrılmış bölümde sıkı bir güvenlik kontrolünden geçerek San Francisco uçağına biniyoruz. Bir saatlik gecikmeyle 10.40′ ta havalanıyoruz. 11 saat uçtuktan sonra yerel saatle 12.30′ da 17 derece sıcaklıktaki SF Uluslararası havaalanına iniyoruz. Hava açık. Yolculuğumuz henüz bitmedi. Şimdi de 3 saat rötar yapan United Airlines uçuşunu bekliyoruz, Las Vegas’ a gitmek için. Yaklaşık 1,5 saatlik bu uçuşta yorgunluktan uyumuşum. Heyecanlı seslere uyandığımda camdan dışarı bakıyorum, meğer Las Vegas’ a inmek üzereymişiz, şehrin renkli akşam görüntüsü muhteşem. Uçaktaki gençlerin neşe dolu tezahüratları eşliğinde biraz türbülanslı bir yaklaşımdan sonra LV McCarran limanına 20.00 de iniyoruz. Pasaport kontrolünden sonra doğrudan kumar makinelerinin olduğu bir salondan geçerek bagaj teslim alanına ulaşılıyor. Tam bu noktada da sevgili dostumuz Ahmet’ i bizi beklerken buluyoruz.

Bavullarımızı alıp AVİS’ e gidiyor ve önceden kiraladığımız otomobili alıp, yine önceden yer ayırttığımız  Circus Circus oteline giderek odamıza yerleştikten sonra Ahmet ile buluşup Treasure Island oteline gidiyor ve havuzların bulunduğu geniş bahçesindeki korsanların gösterisini izliyoruz. Burada hemen her otelde özellikle akşamları içeride ya da dışarıda birtakım gösteriler var. Adeta Venedik şehrini kopyaladıkları Venetian oteline gidip gezdikten sonra Mirage otele uğrayıp saat 01.00 de (!) karnımızı doyuruyoruz. Yemek üzerine yürürken havanın serinlediğine şahit oluyoruz ve otelimize dönüp günü bitiriyoruz.

30 Mart 2007 Cuma

Sabah Ahmet ‘le buluşup Las Vegas’ ın güneyine doğru gidiyoruz. Şehir sonradan yeşillendirilmiş ve aslında çok ciddi bir su problemi var. Bu problem sadece LV ile sınırı değil, tüm Kaliforniya’ da varmış. Yaklaşık bir saatlik bir sürüşten sonra meşhur Hoover Barajı’ na ulaşıyoruz. Çölün ortasındaki baraj gölü çok güzel ve su sporları merkezi var. Barajın kendisi ise teknik açıdan mükemmel ve görülmeye değer. Eski adıyla Boulder barajı olarak bilinen ve hidroelektrik santrali olan bu baraj, Arizona ile Nevada eyaletlerinin sınırında ve Colorado nehrinin “Black Canyon” u üzerinde bulunuyor.

Biz hayranıkla manzarayı izlerken turist trafiği yolu tıkıyor. Burada bir de devam eden yol ve viyadük inşaatı var ve güzergah zaman zaman değiştiriliyor.

Akşamüzeri LV’ a dönüp Caesars, Bellagio, MGM Grand, Newyork Newyork ve Planet otellerini geziyoruz. Mimari açıdan Paris ve Bellagio otelleri göz dolduruyor. Gazinolar ve alışveriş merkezleri ise tam bir para tuzağı. Bellagio’ nun bahçesinde bazen yapılan su gösterisi kaçırılmamalı.

Güzel bir akşam yemeğini takiben sevgili Ahmet’ e misafirperverliği için teşekkür edip ayrılıyor ve otelimize dönüyoruz. Las Vegas sonradan çöle kondurulduğu (1905 yılında) çok belli olan ve insanların ceplerindeki parayı adeta yutan suni ve dev bir canavar. Yasal olarak kumar oynama izni 1931 yılında verilmiş, ilk kumarhanesi “El Cortez” hala faal.

31 Mart 2007 Cumartesi

Erkenden kalkıp hazırlandık ve Caesars otelde kahvaltımızı yapıp Mirage, Piramit ve Excalibur otellerini gezdik. Sonra da LV’ tan ayrılıp, ikinci durağımız olan San Diego’ ya doğru yola çıktık.

Saat 15.45′ te Super 8 oteline giriş yaptık. San Diego şehri çok düzenli ve modern. Otelimizin hemen arkasında “Little Italy” sokağı varmış ve özellikle gençlerin rağbet ettiği İtalyan lokantaları olan şirin mi şirin bir uğrak yeri. Ellerinde şarap kadehleriyle lokantada yer açılmasını bekleyen müşteriler, sokakta ayakta sohbet ediyorlardı. Şehir merkezinde ise, “Lamp Quarter” caddesi ve etrafı çok canlı. Bu caddede, kaldırımın kenarlarında aydınlatma için kullanılan ve elle yakılan kandil lambalı direkler var. Enerji sıkıntısı olan zamanlardan kalan bu uygulama, caddeye adını vermiş.

1 Nisan 2007 Pazar

Sabah ilk iş arabamızla yola çıkıp benzin aldık (benzin, ülkemizdekinin üçte biri fiyatına !) ve Coronado adasına gittik. İstanbul Bayramoğlu havasında ama çok daha büyük ve modern bir tatil cenneti. Adaya ayaklı uzun bir köprüyle ulaşılıyor. San Diego okyanusa kıyısı olan bir şehir ve dev dalgalı, geniş ve uzun kumlu plajları var. Hava açık ve güzel, Balboa parkı oldukça kalabalık. Sergiler, sanat galerileri ve müzeler var. “History of Man” (insan tarihi) müzesini geziyoruz. San Diego Zoo (hayvanat bahçesi), mutlaka görülmeli. Çok büyük ve hemen her hayvan var. Üçbuçuk saat bahçeyi gezdikten sonra “Old Town” içinden arabamızla geçtik, burası da görülesi bir yer ama çok kalabalık.

Saat 18.00 de şehirden ayrılıp, üçüncü durağımız Los Angeles’ e doğru yola koyuluyoruz.

San Diego genç öğrencilerin, tatilcilerin tercih ettiği modern bir şehir. Askeri üsleri de olan şehir Meksika sınırına da bir hayli yakın (20 km). Bu nedenle bol Meksikalı göçmen görmek de mümkün.

İki saatlik güzel bir yolculuktan sonra LA’ a girdik. Navigasyonlu bir otomobil kiralamadığımız için iki saat kadar yol aradıktan sonra otelimizi bulduk ve yerleştik.

2 Nisan 2007 Pazartesi

Şehrin bol trafikli geniş çevre yollarından geçerek Holywood‘ a gittik. Bulvarı baştan aşağı iki kere yürüdükten sonra karnımızı doyurup Beverly Hills’ e uğradık ve muhteşem villaların arasında biraz dolaşıp sahile indik. Sahilde kısa bir yürüyüş sonrası China Town’ ı ziyaret ettik. Herhalde gündüz olduğu için sakin ve sönük geldi bize ve UCLA (University of California, LA) ‘ya gidip günü noktalıyoruz.

3 Nisan 2007 Salı

Bugün hedefte “Universal Studios” var. 11.00 de devasa otoparka ulaştığımızda park yeri % 10 doluydu. İnternet üzerinden önceden satın aldığımız biletlerin özelliği gereği sıra beklemeden tüm stüdyoları gezip çıkmamıza rağmen ayrılırken saat 19.00 olmuştu ve otopark tamamen dolmuştu…En çok Schrek ve Waterworld’ ü beğendik. Akşam yemeğimizi marinada yedikten sonra otelimize döndük.

4 Nisan 2007 Çarşamba

Saat 09.00 da arabayla çıkıp güneye doğru yol alıyor ve Long Beach, Newport Pier, Balboa Beach ziyareti yapıyoruz. Hepsi birbirine benziyor ve geniş kumsalda dalga sörfü yapan sporcuları seyretmek hoş oluyor. Otele dönüp yürüyerek yakındaki “Redondo Beach” e gidiyoruz. Burası, çekimlerinin yapıldığı “The OC” dizisiyle meşhur olmuş. Dizide mahal olarak kullanılan “Redondo Coffee Shop” u bulup karnımızı burada doyuruyoruz. Arabamızı alıp şehre iniyor ve “Down Town” a gidip yürüyerek 2,5 saatte burayı dolaşıyoruz. Burası, meşhur gökdelen işmerkezlerinin bulunduğu yer. Bu modern görüntünün yanısıra, dikimevlerinin de olduğu “Mahput Paşa” kılıklı yerler de mevcut. Sirkeci’ yi anımsatan caddelerinde dolaşıyor ve otele dönüyoruz.

Los Angeles (melekler şehri) trafiği ile yorucu bir şehir. Diğer yandan sahilleri, film stüdyoları, artist malikaneleri ile büyüleyici…

5 Nisan 2007 Perşembe

Sabah saat 08.30 da yola koyulup 5 numaralı yoldan kuzeye doğru seyrediyoruz. Radarımızda dördüncü ve son durağımız olan San Francisco var. Yol düz, uzun ve manzarasız. Genellikle bozkır görüntüsü hakim, yer yer büyükbaş hayvan çiftlikleri var ve gübre kokusu hakim…350 millik yolumuzun tam ortasında “Harris Ranch” adında bir çiftlik var ve et lokantasıyla çok meşhur. O kadar ki, müdavimi olan iş adamları, film artistleri vb için yanında küçük bir uçak pisti bile yapılmış. 130 yıllık bu tesis, okanta ve otel kompleksinden oluşuyor. Lokantanın girişinde etlerin nasıl hazırlandığını anlatan güzel bir de sergi yapmışlar, yedikten sonra yatırımcıyı kutlamak geliyor insanın içinden. Burası da kaçırılmaması gereken bir nokta…

SF’ ya ulaşınca Yetkin’ in arkadaşıyla buluşup kiralık arabamızı AVİS’ e teslim ettikten sonra kalacağımız eve gittik, Berkeley University‘ i dolaştık ve günü noktaladık.

6 Nisan 2007 Cuma

Berkeley’ den “Bart” adındaki metroyla SF şehir merkezine gttik. Market Caddesi’ nde yürüyüp China Town’ a girdik. Buradaki çin mahallesi çok canlı ve turist kaynıyor. Fisherman’s Warf ‘ a uğradık, hava bir hayli serinledi, yüksek binalar arasından esen rüzgar bıçak gibi kesiyor. 39 numaralı iskelede yemek yedik. Öğleden sonra arabayla birkaç alışveriş merkezinde dolaştık.

7 Nisan 2007 Cumartesi

Sabah arabayla kuzeye doğru yola çıkıp şaraplarıyla ünlü “Napa Valley” e gittik. Bir bağ evinde şarap tadımına katıldık, yol üzerinde “Rutherford Grill” adındaki lokantada öğle yemeği yedik. Burası da çok tavsiye edilir. Yolumuza Californiya’ nın başkenti Sacramento yönünde devam ettik. 1860 yılında yapılmış olan vilayet konağını ziyaret ettik. Bir dönem valilik yapan Arnold Schwartzeneger’ in ofisini gördük, Senato ve Meclis salonlarını gezdik, bilgi aldık.

8 Nisan 2007 Pazar

Bugün güneye doğru seyahat edip Stanford Üniversitesi’ ne gidiyoruz. Buranın hikayesi şöyle: 131 yıl önce bir çiftçi, ölen oğlunun anısına bir okul yapmak üzere arazi talebiyle Harward’ a başvurmuş. Talebi karşılanmayan çiftçi kızıp batıya gelmiş ve geniş mısır tarlalarının olduğu büyük bir araziyi çok ucuza satın almış. Bugün bir otoyoldan diğerine uzanan bu büyük arazide, dünyaca meşhur okul var…

Bugün “Easter Sunday” olduğu için alışveriş merkezleri kapalı, eski İspanyol kenti Palo Alto’ yu gezip Pasifik kıyısında bir süre yol aldıktan sonra Golden Gate köprüsü yoluna girdik ve trafiğe takıldık. Köprüyü geçip seyir terasında durduk, fotoğraf çektik ve “Sausalito” adındaki, İstanbul Bebek’ e benzer bir yerleşim birimine geldik. Burası da tavsiye edilebilecek bir yer. Kıyıda güzel lokantalar var, güzel havada bulunmaz bir dinlenme mekanı…

Öğlen yemeğini takiben Tiburon‘ a gittik ve Richmond Köprüsü’ nden geçerek 18.00 de eve döndük. Sabah giderken ise, en uzun köprü ünvanını elinde tutan San Mateo-Hayward Köprüsü’ nü kullanmıştık.

9 Nisan 2007 Pazartesi

Bugün yol bisikletim için bazı parçalar almak üzere Berkeley ve SF merkezde bazı bisiklet dükkanları ziyaret ettik. Sonra körfezde tekne turu yaptık, Hava güzel, körfez turu muhteşemdi, tavsiye edilir.

10 Nisan 2007 Salı

Bugün seyahatimize nokta koyacağımız son gün. Biraz alışveriş yapıp Bay Bridge üzerinden SF Uluslararası havalimanına geldik ve 21.55 te havalanıp Münih üzerinden ertesi gün 22.50′ de İstanbul’ a geri döndük.

San Francisco coğrafik açıdan İstanbul’ a benzeyen büyük bir kent. Yakın çevresinde gezilebilecek çok yer var. Körfez ve Alkatras Adası ve hapishanesi, Golden Bridge, Çin Mahallesi, Market Caddesi, Fisherman’s Warf bunlardan atlanmaması gereken bazıları.

Bu geziyi yapmak isteyeceklere tavsiyelerimiz;

-Bu mevsim (Mart-Mayıs arası) en uygun hava koşulları olan bir dönem. Daha gecikirseniz hava soğuyor.

-Otomobil kiralamanız tavsiye edilir (tercihan navigasyonlu). TR ehliyeti geçerli, kira bedeli uygun, benzin çok ucuz, ancak dikkatli araç kullanmak ve kurallara kesin uymak şartıyla. Aksi halde kendinizi mahkemede bulmanız işten bile değil…

-Alışveriş olanakları çok fazla ve dikkatli bir gözlemle ucuza kaliteli her tür ürün bulunabilir.

-Önceden otel rezervasyonu ve Universal Studio biletleri satın alınması işi çok kolaylaştırıyor. Uçak biletlerinin de erkenden alınması yol masrafını da bir hayli düşürebilir.

-Bu seyahatte kiralık otomobille yapılan yol: 3,000 km