Etiketler
Akdeniz, Alexandropolis, Aneklines, Atina, Chania, Crete, Edirne, Egnatia Odos, Festos, Girit, Girit mutfağı, Hanya, Heraklia, Hora Sfakion, Karaağaç, Knossos, Matala, Olympos, Pire, Retymnon, Samarias, Santorini, Timpaki, Turkey, Tyrra, Yunan Adaları, Zeus, Zeytin
Perşembe, 18 Ekim, 2012
Türkiye – Yunanistan (1.gün)
Sabah saat 07.00 de VW T5 Multivan’ nımızla Çiftehavuzlar’dan hareket ediyoruz. Bu defa hazırladığımız rota bizi TEM otoyolundan İpsala sınır kapısına, Yunanistan içinde Egnatia Odos otoyolunu takiben Atina‘nın Pire limanına, oradan feribot ile Girit adasındaki Xhania limanına götürecek. Amacımız, daha önce görmediğimiz adayı, tarihini, doğasını, insanını ve mutfağını keşfetmek. Ben ve eşim, küçük köpeğimiz Gümüş ile yine yollara düşüyoruz.
Yola çıkarken 80,008 km’ deydik. Seyir sırasında TEM’de trafik yavaşladı ve Gaziosmanpaşa-gişeler arasını, bir TIR devrilmesi yüzünden 45 dakikada aldıktan sonra 09.00 da TEM Selimpaşa petrol istasyonuna girip çay ve kek molamızı verdik. Aydınlık ve mevsime göre sıcak bir havada boş yolda ilerleyerek saat 11.30 da İpsala sınır kapısı TR tarafının girişinde trafik polisi tarafından durdurulduk. Polis nazikçe geçişin saat 17.00’ye kadar kapalı olduğunu, istersek Edirne yakınındaki Karaağaç gümrüğünü kullanabileceğimizi, istersek de buradaki TR gümrüğünde bekleyebileceğimizi söyledi. Bu yasağa neden ise, iki ülke arasındaki nötr bölgede bulunan dere geçiş köprüsünü genişletme çalışmasına hazırlık amacıyla yapılan mayın temizleme seferberliğiymiş.
Gümrükte beklemeye karar verip girdik ve aracımız yine X-ray’e düştü. Görevliler bunun kesinlikle bilgisayar tarafından rastgele belirlendiğini söyleyip ikna etmeye çalışsalar da inanmadım ve gerekeni yaptım. Böylece üçüncü kez röntgenimiz çekildi. Sonrasında sıraya geçip beklemeye başladık. Saat 17.40 gibi yasak kalktı ve 18.00 de Kipi sınır kapısından geçerek otoyola girdik. Yol bomboştu ve 130 km/h hız sınırında yol almaya başladık.
Yoda Komotini‘ye girip mazot aldık ve devam edip 21.00 de Asprovalta‘ya ulaştık. Güneş batmak üzere olduğu için burada gecelemeye karar verip sahildeki yerimizi adık ve karnımızı doyurup üzerine biraz yürüyüş yaptıktan sonra uykuya daldık.
Cuma, 19 Ekim, 2012Yunanistan Anakarası (2.gün)
Sabah 07.30 da güzel bir güne uyandık. Kahvaltımızı yaptıktan sonra hemen yola koyulup Atina yönünde ilerlemeye başladık. Yolda daha önce internette araştırma yaparken gördüğüm Panteleimon kasabasına uğradık. Plajları, kalesi, bol kamping alanlarıyla hoş bir yer, kalınabilir.
1 numaralı otoyoldan devam edip Lamia şehri öncesi Stilida kasabasına beş km kala güzel bir yol kenarı tavernasında saat 14.00-14.30 arası karnımızı doyurduk. Atina’ya 210 km yolumuz var daha ve hava açık, 27 derece. 1 numaralı (aynı zamanda E75) yolda ilerlemeye devam ediyoruz. Saat 17.00 civarında Atina’nın Pire limanına ulaştık. Önce bir tur atıp sonra internetten bilet satın aldığımız Aneklines liman ofisinin adresini navigatöre girip oraya gittik. Gidiş-dönüş biniş kartlarımızı alıp kalkış liman kapı numarasını öğrendikten sonra arabayla liman boyunca ilerledik. Ana yol limanı takip ediyor ve kapılar burada sıralanmış. Kocaman yönlendirme levhaları var ve kaçırmak mümkün değil.
Üç numaralı liman kapımızın yerini belledikten ve Eliros adlı feribotumuzu limanda beklerken gördükten sonra çıkıp bir pastaneden pastalarımızı aldık, limanın hemen karşısındaki AB marketten yiyecek-içecek alışverişimizi yaptık ve 18.30 da feribotumuza bindik. Yolcu kapasitesi 1800 olan bu feribotta iki katlı kapalı park yeri var ve 500 araç kapasiteli. Opendeck sistemi yokmuş. Yani karavanınızla sağı solu açık havalandırmalı bölümde parkedip aracınızın içinde yatmanıza izin yok. Oysaki Igoumenitsa-Brindisi(İtalya) hattındaki feribotlarda bu sistem var. Buna karşın bu feribotta isterseniz köpeğinizle birlikte kamarada kalabiliyormuşsunuz. Tabii bedelini ödeyerek. Hal böyle olunca gerekli eşyalarımızı yanımıza alıp köpeklerin serbest olarak girebildikeri yarı açık üst güverteye çıkıp konuşlandık.
Hava güzeldi ve insanlar yavaş yavaş koltukları doldurmaya başladı. Bu arada başlayan şiddetli yağmura rağmen kalkış saati olan 21.00’e kadar aşağıdaki liman bilet gişesinde kuyruk bir türlü erimedi. Yani mevsime göre iyi bir kalabalık vardı. Akşam yemeğimizi yedikten sonra yol almaya başladık ve geceyarısı olduğunda herkes uyku moduna geçti, biz de onlara uyduk ve yumuşak koltuklarımızda devrilip uykuya daldık.
Cumartesi, 20 Ekim, 2012
Girit Adası (3.gün)
Sabah 05.30 da Girit’in Xhania (Osmanlı dönemi adıyla Hanya) limanına yanaşmaya başladık. Adaya iner inmez sekiz km mesafedeki şehir merkezine gidip, hava henüz karanlık olduğu için biraz daha uyumaya karar verdik. Uyandığımızda güneş çoktan yükselmiş, saat 09.00 olmuştu. Burnumuza gelen nefis hamur kokularını takip ederek, iki sokak arkadaki pastane fırınını bulduk ve sıcacık tuzlu-tatlı ürünlerden alıp yakınlardaki bir sahil parkında sabah kahvaltımızı yaptık. Tekrar şehir merkezine gelip, “old town” levhasını takip ederek kıyıdaki bir açık otoparka (ücretsiz) parkettik, yaya olarak kendimizi eski şehrin kollarına bıraktık.
Eski şehir, mendirekle korunan bir limanın etrafını sarıyor ve sahilde yan yana cafe-restoran’ lar var. Arka sokaklar ise otantik yapısını koruyor. Kale kalıntıları ve sahildeki Hasan Paşa camii dikkati çekiyor. Mendirekin ucundaki fener de adeta Hanya’ nın sembolu olmuş. Kahvemizi içtikten sonra buradan ayrılıp merkezde “Public Market” olarak bilinen yeri sorarak buluyoruz. Meğer şehre girerken görüp tren garı zannettiğimiz bu yapı, bizim mısır çarşısına benzeyen bir gıda haliymiş. Bu kısa ziyaretin ardından konaklayacağımız güney sahilindeki Hapimag Damnoni tesisinin adresini navigatöre girip yola koyuluyoruz. Hava açık ve 28 derece.
Öğlen vakti yola çıktığımız için yemek ihtiyacımızı gidermek üzere daha önce adını duyduğumuz Sfakias’ı navigatöre tanımladık fakat deniz kenarına inmeyi beklerken 1,100 metre irtifaya tırmanıp, güzel asfalt yolun bittiği yerde Samarias Kanyonu’ nun girişiyle karşılaştık. Gelmişken burayı da görelim dedik ama, bir kısmı merdivenlerle inilen kanyon aslında 13 km uzunluğunda imiş ve denize kadar iniliyormuş. Yani aslında bir tam günlük macera planlanabilir. 5’er Euro karşılığında 100 metre kadar inip geri çıktık ve geldiğimiz yoldan tekrar kuzeye doğru geri gittik. Hanya üzerinden Retimnon yoluna girip güneye döndük ve saat 17.10 da Damnoni Körfezi’ ndeki Hapimag tesisine ulaştık . Giriş işlemlerinden sonra odamıza yerleşip günlük yaşantı düzenine geçtik.
Pazar, 21 Ekim, 2012
Girit Adası (4.gün)
Sabah tazelenmiş olarak kalkıp kahvaltıdan sonra denize girdik. Rüzgar kuzeyli estiği için güneye bakan koyumuzda deniz sakin ve su sıcaklığı 22 derece. Öğlen üzeri hazırlanıp Hora Sfakion’ a doğru yola çıktık. Önce şirin bir sahil kasabası olan Plakias‘tan geçtik, sonra Souda limanına uğradık, devamında tepeye tırmanıp güzel manzaralı Selia kasabasını da gördük. Hora Sfakion küçük bir koy, köyün girişinde araçların parkedildiği bir merkez otopark var, oradan köye yayan giriliyor. Yürüyerek daha önce adını duyduğumuz ” The Three Brothers” lokantasını arayıp bulduk. Üst katları pansiyon olan ve aşağıdaki küçük ve sevimli koydan denize girilen bu şirin tesisi ve lokantayı bir rus bayan ve kocası işletiyor. Deniz mahsullerinden oluşan menümüzü ve “horta” denilen, bizim deniz börülcesinin biraz acısı yerel bir otla yapılan mezeyi ve böreki yedikten sonra buradan ayrılıp Damnoni’ye döndük.
Salı, 23 Ekim, 2012
Girit Adası (5.gün)
Bugün yakındaki Preveli kasabasına gitmeye karar verdik. Yolda önce eski ve kullanılmayan, koruma altındaki Preveli Manastırı’nı gördük, daha ilerde ise ibadete ve ziyarete açık olan yeni manastırın önünde durarak içerisini ikişer Euro karşılığında gezdik. Manzara çok güzel ve içeride bir de küçük hayvanat bahçesi var. Dönüş yolunda Preveli beach yolun aşağısında görünüyor, fakat arabayla iniş yasak, geniş park yeri yapmışlar, yürüyerek iniliyormuş. Biz inmeyip yola devam ettik, eski manastırı ve dere üzerindeki eski taş köprüyü fotoğrafladık.
Ana yoldan Retymnon’ a 28 km süren bir yolculuktan sonra ulaştık ve liman işletmesinin yanındaki otoparka karavanımızı koyup yürüyerek şehir içine daldık. Çok şirin ve canlı bir yerleşim, bol turist var. Şehir içinde eski kale kalıntıları da mevcut. Önce kaleyi gezdik, Cenevizlilerden kalan kale, Osmanlı döneminde de kullanılmış ve hatta içine Sultan İbrahim tarafından bir de cami yaptırılmış. Şimdilerde minaresi olmayan bu cami çok uzaktan bile bir hamam kubbesi şeklinde görülebiliyor. Eski şehirde karnımızı doyurduktan sonra limanda üzerine çukulatalı krep yedik, kahvelerimizi içtik ve otelimize geri döndük.
Çarşamba, 24 Ekim, 2012
Girit Adası (6.gün)
Hafif yağmurlu bu sonbahar gününde sabah 10.30′ da, Hapimag Resort yönetiminin de konukları için yaptığı turlardan birisini kopya etmeye karar verip yola çıktık ve haritada kırmızı görünen devlet yolundan ilerleyerek güney sahilinde doğuya doğru yol aldık. Zaman geçtikçe yağmur durdu ve hava açtı, Timpaki‘ ye geldik. Burası Antalya’ ya benziyor, bol miktarda sera var ve adanın tüm sebze- meyva ihtiyacı herhalde buradan karşılanıyor.
Aynı zamanda bir sanayi şehri de olduğu anlaşılan Timpaki’ de durmayıp doğu yönünde yola devam ettik. Yolda 14. yy’dan kalma Agii Deka isimli bir köye uğruyoruz. Burada içlerinde yaşam olmayan eski fakat şirin köy evleri var. Bir de köyün çıkışında “On Uyurlar” adında bir tapınak var, burada eski çağlarda yaşamış on din adamının mezarı yanyana bulunuyor. Rotamızın ucunda “Gortyn” var. Burası, Hellenistik dönemde (bronz çağı) göklerin şimşeklerin ve gökgürültüsünün tanrısı olarak adlandırılan Zeus’ un yaşadığı yerlerden birisi olarak tanımlanıyor. Daha sonra gidip ziyaret edeceğimiz antik Knossos yerleşiminin güney doğusunda dünyaya geldiği rivayet edilen ve Girit adasının pekçok yerinde (İda dağı, Knossos antik kenti, Palaikastro vb) kutsandığı anlatılan Zeus, Girit’ in tanrısı olarak bilinmesine karşın, daha sonra karısı Hera ve çocukları (Apollo ve Athena) ile dünyanın yedi harikasından biri sayılan Olympos dağına çıkarak orada yaşamış.
Gortyn küçük bir arkeolojik yerleşim ve kazılar devam ediyor. Buluntuların bazıları burada sergileniyor ve Girit’in ilk kilisesi de (Basilica of Ayios Titos) burada bulunuyor.
Bu noktadan daha doğuya gitmeyip geri dönüyor ve hafif güney batı yönüne gidip Matala kasabasına geliyoruz. Burada ise, koyu çevreleyen yumuşak kayalıkların içine oyulmuş mezarlar var. Bu Roman mezarları daha sonra Hippi’ ler tarafından otel olarak kullanılmış. Bunun anısını yaşatan bazı hippi özentisi insanlar da bu koyu mekan tutmuşlar ve eskiyi canlandırmaya çalışıyorlar. Koy bir hayli dolu ve insanlar denize giriyorlar. Burada karnımızı doyurup tekrar yola çıkıyoruz. Dönüş yolu üzerinde Agia Galini adında çok şirin bir koy ve plaj da var.
Bu defa yolumuzun üzerinde Festos (Phaistos) antik yerleşimi var. MÖ 4000 tarihine kayıtlı bu yerleşimde MÖ 2000 yılında bir saray yapılmış. Düzgün mimarisi ve evleriyle kentleşmeye çok güzel örnek oluşturan bu arkeoloji alanında da çalışmalar devam ediyor. Messara platosuna bakan bir tepe üzerinde kurulmuş olan kentin havası da çok güzel. Karşıda da Girit’in en yüksek noktası olan İda Dağı görünüyor.
Perşembe, 25 Ekim, 2012
Girit Adası (7.gün)
Sabah 08.00 de başka bir rota izlemek üzere yola çıkıyoruz. Bugün Retymnon üzerinden geçip kuzey sahili boyunca doğuya ilerleyecek ve başkent Heraklia ile doğudaki Agia Nikolaos’ a gidip döneceğiz. Çıktığımızda hava bulutluydu, 08.30′ da Retymnon’a geldiğimizde sağanak yağmur başladı, şehrin girişinde şirin bir pasta fırını bulup taze ürünlerle kahvaltımızı yaptık. Yağmur kesildi ve Heraklia yönünde otoyolda ilerlemeye başladık. İki şeritli fakat emniyet şeridi bir hayli geniş olan otoyolda 75 km’ lik mesafeyi bir saatte katederek şehre girip çıktık, saat 11.30′ da da Agia Nikolaos’a girdik. Bu şirin şehri gezmeyi sonraya bırakıp, Elounda yönünde devam ettik, yine çok şirin olan bu balıkçı kasabasına geldiğimizde yağmur tekrar başladı.
Kasabanın hemen karşısında bulunan Spinalonga (Kalydon) adasına buradan küçük motorlarla turist taşıyorlar. Bu seferler mevsimde daha sıkmış fakat bu dönemde 45 dakikada bir yapılıyormuş. Seyahat süresinin 20 dakika olduğunu da hesaplayarak henüz kalkmış olan motora el sallayıp dondurmamızı yedik, şehre geri dönmeye karar verdik. Spinalonga tarihte uzun süre Venedik hakimiyetinde kalmış ve bir de kale yapılmış. 1903-1957 tarih aralığında cüzzamlıların tecrit edildiği bir yer olarak kullanılan ada aslında Elounda’ ya karayolu ile bağlı ama araç girişi yasak.
Agia Nikolaos’ ta yemeğimizi göl “lake” kenarında yedikten sonra dönüş yoluna çıkıp tesisimize döndük.
Pazar, 28 Ekim, 2012
Girit Adası (8.gün)
Cuma ve Cumartesi günlerini Hapimag tesisinde dinlenerek geçirdikten sonra, sabah 08.00 de yola çıkıp Retymnon ve Heraklia üzerinden Knossos antik kentinin bulunduğu kazı alanına geldik. Önce alanın yaklaşık 2 km dışında bir su kemerinin bulunduğu yere gidip kemeri görüntüledik, sonra pazar günleri bedava olarak (diğer günler 5 Euro) halka açık hizmet veren antik kent alanına değişimli olarak girdik, zira kuçuların girmesi yasak.
Bir başka Bronz Çağı antik Yunan medeniyeti kalıntısı olan bu kazı alanında, 24,000 m2 alan üzerine MÖ 2000-1580 yıllarında inşa edilmiş Knossos sarayı bulunmakta. Knossos’ da ilk insan yerleşiminin MÖ 7000 civarında bir olasılıkla Anadolu’ dan gelen kavimlerce oluşturulduğu sanılmaktadır. MÖ 3000-2000 arasında bronzu kullanmaya başlayan bu ada sakinleri, toprak eşya yapmaya da başlamış.
Sarayın bazı bölümleri beş katlı ve birbirlerine düzgün koridorlarla bağlanmış 1,300 odası var. Bu saray üç bağımsız su sistemine de sahip. İçme suyu, yağmur suyu ve atıksu kanalları buluntular arasında. Buraya gelmeden önce gördüğümüz su kemerleri vasıtasıyla saraya beslenen temiz su, uçları konik imal edilmiş ve sızdırmazlığı halat ile sağlanmış boruların birbirlerine eklenmesiyle elde edilen şebeke ile kullanım yerlerine dağıtılmış. Temiz suyla yıkanan ve gideri pis su kanalına açılan ilk modern tuvalet de burada bulunmuş.
Buradaki yapı kolonları, yunan kolonlarından epey farklı. Aşağıdan yukarıya doğru genişleyen bu kırmızı renkli “Minoan” kolonlarını alanın hemen her yerinde görmek mümkün. Kazı alanında bol miktarda çömlek, testi, kap kacak ve yanısıra çok sayıda duvar freskleri bulunmuş. Ayrıca bunların günümüze kadar hemen hiç bozulmadan gelebilmiş olması, tarihte (MÖ 1450) yaşanan büyük Thera (Santorini) depremi sonrasında oluşan küllerin, şehri tamamen yerin altına gömmesine bağlanıyor.
Antik kent turumuzu tamamlayıp dönüşe geçtik, önce Heraklia’ ya uğradık. Ancak sonradan sorarak öğrendik ki bugün Alman’ ların Girit adasını terketmelerinin yıldönümüymüş ve bu nedenle yapılan kutlamalar için trafiğin akışını değiştirmişler. Zaten trafik sorunu olan şehirde bir de yollar değişince biz de kendimizi şehir dışına attık ve güzergah üzerinde önce Anogia isimli dağ köyüne uğradık, sonra yakınındaki Sfemdoni Mağarasını (sarkıt-dikit mağarası) görmek istedik ama rehber eşliğinde gezilebiliyormuş, vakit az olduğu için girmedik. Saat 17.30′ da tesisimize geri döndük.
Pazartesi, 29 Ekim, 2012
Girit – Anakara (9.gün)
Sabah tesiste dinlenerek toparlandıktan sonra saat 14.30′ da Hapimag’ tan ayrıldık ve Hanya yoluna çıktık. Şehre gelip bir kere daha gezdikten sonra limana gidip oradaki bir Carrefour marketten alışveriş yaptık, 19.00′ da Eliros isimli feribotumuza bindik. Dönüş yolunda feribot hemen hemen tam doluydu. Hal böyle olunca yaz sezonunda bu yolculuğun nasıl olduğunu merak ettik doğrusu…Akşam yemeğimizi yedikten sonra yine geceyarısına doğru tatlı bir uykuya daldık.
Salı, 30 Ekim, 2012
Yunanistan – Türkiye (10.gün)
Sabah 06.00′ da Pire limanına yanaştık ve gün doğarken Atina’ nın dışından geçen otoyolu takiben kuzeye doğru yol almaya başladık. Yolculuk için çok uygun olan hava koşullarında yolda iki kez mola vererek ve Aleksandropolis şehrine de uğrayarak turumuzu tamamladık ve saat 21.43′ te ve 83,732 km’ de evimize ulaştık.
GENEL NOTLAR:
1- Toplam katedilen yol: 3,724 km
2- Toplam yakıt: 298 lt
3- Yakıt sarfiyatı: 0,08 lt/km
4- Yakıt maliyeti : 298lt*1,520Euro/lt=453 Euro
5- Müze+kale vs : 39 Euro
6- Diğer yol masrafları: 383 Euro ( 54 otoyol; 1 otopark; 328 feribot)
7- Vize, sigorta, triptik vs masrafları: 396 TL
8- Genel Toplam: 1,722 Euro (3,995 TL)
Related articles
- 10 Greek islands to visit (flipkey.com)
- Greece in May 2013 (professorarmstrong.com)