Etiketler

, , , , , , , , , , , , , , ,

Bugün “serhat şehri” Edirne‘ ye günübirlik bir seyahat gerçekleştireceğiz. Sabah erken saatlerde dostlarımızla İstanbul Suadiye sahil yolunda buluşuyor ve tur otobüsüyle yola çıkıyoruz.  TEM yolunu takiben üç saate yakın süren sakin ve rahat bir seyahat sonrası saat 10.00 sularında Edirne’ ye ulaşıyoruz. Hava kapalı ve yağmur yağıyor.

Yapmayı planladıklarımız:

  • Selimiye Camii ziyareti

  • Darüşşifa (2.Bayezit Külliyesi) ziyareti

  • Eski Cami, Edirne Bedesteni, Rüstem Paşa Kervansarayı ziyareti

  • Selimiye Arastası, Ali Paşa Çarşısı

  • Meşhur ciğerci Niyazi Usta’nın lokantasında öğle yemeği

  • Meriç Köprüsü ziyareti

  • Lozan Anıtı ziyareti

  • Balkan Savaşı Müzesi, Şükrü Paşa Anıtı ziyareti

DSC03995

Edirne’ nin Tarihi:

Edirne şehri, Tunca, Arda ve Meriç nehirlerinin buluştuğu düzlükte kurulmuş. Tarihi MÖ 7. yy’a uzanıyor. İlkçağda Orta Asya’ dan göç eden Traklar tarafından kurulan ve Orestia adı verilen şehire, Büyük İskender stratejik öneminden ötürü kent statüsü vermiş ve Makedonya egemenliğinden sonra Roma dönemine giren Edirne, 395 yılında Roma İmparatorluğu’ nun ikiye ayrılması ile Doğu Bizans yönetimince idare edilmiş.

Roma İmparatorlarından 2. Hadrianus’un şehir üzerinde çok emeği geçmiş, Edirne yeniden imar edilmiş ve Hadrianopolis adıyla anılmaya başlamış. Bu dönemde yamuk dörtgen biçimindeki bir kale içi olarak imar edilen şehirden günümüze sadece dörtgenin bir köşesindeki saat kulesi kalmıştır. 1361 yılına kadar Bulgar Türkleri ve Peçeneklerin hedefi haline geen kent, bu tarihte 1. Sultan Murat tarafından Osmanlı topraklarına katılmış ve 1453′ e kadar Payitaht olarak kalmış. Bu dönemde, şimdiki Selimiye camisinin bulunduğu alanda bir saray yaptırılmış.

Sultan 2. Murat zamanında gelişen ve pekçok tarihi eser yapılan şehir, Fatih Sultan Mehmet‘ in de doğduğu yer.

Osmanlı döneminde merkezi Sofya’ da bulunan Rumeli Beylerbeyliği’ ne bağlı bir sancak olan Edirne, aynı zamanda üniversite şehriymiş.

Tarihte iki büyük yangına ve Rus, Bulgar ve Yunan istilalarına sahne olan Edirne, son oarak  25 Kasım 1922′ de işgalden kurtarılmış.

Edirne’ nin simgeleri;

Beyaz peynir, Mis meyve sabunu, Edirnekari, Tava ciğer, Badem ezmesi, Aynalı süpürge.

Meriç Köprüsü;

Meriç ve Arda nehirlerinin birleştiği yerde Meriç nehri üzerinde 1842-1847 yılları arasında inşa edilmiş. Benzeri olan Tunca (Bayezid) Köprüsü ise, Tunca nehri üzerinde 1608-1615 yılları arasında yapılmış.

Balkan Savaşı;

1912-1913 yıllarında dört devlete karşı yapılan Balkan Savaşı sırasında Edirne’ yi iki ay süreyle savunması emredilen Şükrü Paşa, beş ay savunma yaptıktan sonra 26 Mart 1913 tarihinde teslim olmak zorunda kalmış. Kitabesinde şunlar yazıyor:

Düşman, hatları geçtikten sonra ölürsem, kendimi şehit kabul etmiyorum.

Beni mezara koymayın!..Etimi, itler ve kuşlar çeke çeke yesinler…

Fakat müdafaa hattımız bozulmadan şehit olursam,

kefenim, lifim ve sabunum çantamdadır. Beni bu mahale gömeceksiniz…

Ve gelen nesiller, üzerime bir abide dikeceklerdir !…”

Şükrü Paşa

DSC03808

Balkan savaşlarında yaşananları ve çekilen sıkıntıları bir nebze yansıtan savaş müzesi mutlaka görülmeli.  Müzeyi gezerken ders çıkarılabilecek pek çok unsur var, çıkarmak isteyenler için tabii…

Öğle yemeği için, merkezde eski su kulesi yakınında bir sokak arasında bulunan meşhur Niyazi Usta’ nın ciğer tavasının tadına bakmak üzere dükkana doluşuyoruz. Gerçekten kaçırılmaması gereken bir fırsat. Çıtır çıtır ciğerler ve birlikte servis edilen yine çıtır çıtır yeşil biberler apayrı bir lezzete sahip. Usta da işinin başında ve servis oldukça hızlı. En önemlisi ise, hem ciğer taze hem de hep taze yağda  pişiriliyor.

Trakya Üniversitesi Sağlık Müzesi;

1984 yılında Üniversite’ye tahsis edilen Darüşşifa, Osmanlı döneminde müzikle hasta tedavisi yönteminin uygulandığı eşsiz  miraslarımızdan. Türk müziğinin bazı makamlarının, su sesinin ve güzel kokunun bazı hastalıkların iyileştirilmesinde kullanılmasına örnekler sunan müzede saatler harcanabilir. Bu müze 2004 yılında  verilen Avrupa Müzesi ödülünün de sahibi…

Selimiye Camii;

Mimar Sinan‘ ın “ustalık dönemi” eseri olan cami, 1569-1575 tarihleri arasında Sultan 2. Selim’ in emriyle inşa edilmiş dört minareli, tek kubbeli (Ayasofya‘ nın kubbesinden daha büyük) bir başyapıt.

Ali Paşa Çarşısı;

Mısır çarşısına benzeyen bir kapalı çarşı. Tek farkı çok sayıda sabun ve tekstil ürünü satan dükkan bulunması. Sabunlar o kadar güzel kokuyor ki, birkaç parça satın almadan geçemiyorsunuz. Bir de çarşının dışında meşhur badem ezmesinin satıldığı dükkanlar var. Bunlardan birinde mola verip hem kendimiz, hem de dostlarımız için hediyelik ezme alıyoruz.

İkindi vakti planladıklarımızın çoğunu yapmış olarak, Meriç kenarındaki sıra sıra lokantalardan birisinde masalara yerleşip yerel lezzetlerin tadına bakıyoruz. Bu lezzetlere bazı örnekler; elbasan tava, mamzama (yoğurtlu patlıcan, kırmızı biber ve domatesten oluşan salata), rumeli beğendisi, satır köftesi.

Yemek üzerine çaylarımızı da içip dönüş yolculuğuna başlıyor ve yine güzel bir seyahat sonrası 23.00 sularında evlerimize dönüyoruz. Bir güne sığan ve hem tarih kokan,  hem de değişik lezzetlerin dostlarla birlikte  tadıldığı böyle bir fırsatı siz de her mevsimde yaratabilirsiniz…

Gidemediğimiz yerler:

  1. Edirne Müzesi (Arkeoloji ve Etnoğrafya)

  2. Türk İslam Eserleri Müzesi